kapsüle gönlünüz var ama nerden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. o zaman bu yazı sizin için. aslında daha önce minimalist gardıroba giden bir yol haritası paylaşmıştım. ama yollar da tıpkı yolcular gibi sonsuz ve çeşitli. o yazıdaki 7 adım benim 7 adımımdı. sizin adımlarınız bambaşka olabilir. bana göre bir şeyi yapmanın pek ortası yok. ya hemen girişip kaç saatimi, günümü alsa da yaparım, ya da yeterince hevesli değilimdir, başlamam bile. bu göbeklemeci tavrım hayatta bir yandan işimi kolaylaştırıyor, bir yandan da çok ani kararlar vererek geri dönülmez yollara…“kapsül gardırop: nerden başlasam?” yazısını okumaya devam et

kaç zamandır bavul raporu vericem, her seferinde seyahat öncesi yoğunluğa kurban gidiyor, son dakkada bavulumu yapıp havaalanına koşturuyorum. yoğunluk açısından durum yine farklı değil ama bu kez hızlı davrandım, 2 gün önceden giyeceklerimi hazırladım. işte japonkedi’nin 8 günlük new york seyahati bavulu: 2 adet pantolon: açık mavi denim ve lacivert pamuklu pantolon 5 adet tişört: 1 uzun 1 kısa kollu çizgili tişört, 1 beyaz, 1 krem tişört, 1 gri tank top 1 adet uzun kollu pamuklu gömlek 1 adet ince krem rengi kazak 1 çift…“new york bavulu” yazısını okumaya devam et

sıcak hava kapsülümü değerlendirerek başlayayım: fena değildi. yaz mevsiminin buhranları içinde son endişem şıklık zaten. yazın ne giydiğime odaklanamıyorum bile. keten gömlekler, düz beyaz veya çizgili tişörtler, 1 çift birken, 2 de hafifinden pantolonla olay kapanıyor. bu yaz da farklı olmadı. aynı şeyleri giydim. 33 parça 4 aya rahat rahat yetti. bir tek helsinki seyahati için kışlıklardan ince bir kazak aldım yanıma. yazın giyinmeyi sevmememin en önemli sebebi tek katmanlı olma mahkumiyeti. yani hava 50 dereceyken neyin üstüne ne giyeceksin de tarzına boyut katacaksın? incenin incesi…“sıcak hava kapsülü raporum” yazısını okumaya devam et

sevgili okurlar, dostlar, dünyalılar… son yazının üstünden 1 ay geçmiş. sesim soluğum çıkmazken aslında harıl harıl japonkedi’yi blogspot’tan wordpress’e taşımakla cebelleşiyordum. buraları unuttum, tembellik ettim, kendimi sefahate verdim sanmayınız. zaten temmuz ve ağustos benim için haram aylar. sıcaklık 20 derece ve -tercihen- altına düşünceye kadar kafam tam kapasiteyle çalışmıyor, resmen su kaynatıyorum. işte bu kaynar süreçte bugüne dek yazdığım 300 küsur yazıyı tek tek elden geçirdim ve görsellere ayar verdim. birtakım çalışmalarım hala devam ediyor. şu yeşil yazılardaki büyük harf sıkıntısını halledemedim gitti mesela. her…“japonkedi taşındı” yazısını okumaya devam et

geçen ay küçük bir grupla ilginç bir kapsül gardırop çalışması yaptık. sadece kadınların katılacağını düşündüğüm -ve hay allah dediğim- bir çalışmaydı ama sürpriz erkek katılımcı bambaşka sorularla karşı karşıya kalmama sebep oldu ve hepimize bedavadan erkek perspektifi sunarak zihin açtı. çok da iyi yaptı! onun dışında bu çalışma bana bir kez daha gösterdi ki dertlerimiz genel olarak aynı. ama elbette çözümler hepimiz için farklı olabiliyor. daha yakından bakalım: * tarzım ne kadar ilginç?  dergiler, televizyon, internet ve sosyal medyanın da etkisiyle modanın düsturu belli: ”sürekli…“stil sorunları” yazısını okumaya devam et

pariste yasamak

(veya: bir aşk ve nefret ilişkisi) bunun sadece bir gezi yazısı olabilmesini çok isterdim, ama bu şehirle münasebetim kendisini gezmelik ve foto çekmelik bir destinasyon olarak görebilmeme imkan vermeyen cinsten. o nedenle kafamdaki yazıyı ikiye böleceğim. önce bu genel paris deneyimlerini aktarayım. bir sonraki sefer son gidişimden anekdotlarla geziye daha yakın, daha güncel bir yazı yazmış olayım. paris’te hayatımın en güzel yılını geçirdim ben. aradan geçen 13 yıldan sonra bile hala en güzel yılım diyebildiğim bir yıl. geri dönmek mümkün olsa hayatımdan birkaç yılı seve…“paris: yaşam kılavuzu” yazısını okumaya devam et

makyaj çok kişisel bir konu. herkesin sevdiği tarzlar, renkler ve malzemeler ayrı. yüz yapısı, cilt tipi ve öne çıkarmak istediği özellikler farklı. makyaj konusunda ahkam kesenlerin her dediğini yerine getirmeye gönüllü olduğumuz şuursuz yaşları geride bıraktığımıza göre (nedense okurlarımın da benim gibi 30+ olduğunu farzediyorum) artık kendi aramızda bilgi ve deneyim paylaşımında bulunabiliriz. oh be! bugün makyaj kutuma konuk olacak, sınırlı sayıdaki makyaj malzemelerime yakından bakacağız. yalnız baştan söyleyeyim, bu yazının amacı tamamen fikir vermek. sizin seçtiğiniz olmazsa olmaz makyaj malzemeleri çok daha farklı olabilir….“minimalist makyaj” yazısını okumaya devam et

iyi bir uyku

eskiden kafamı yastığa koyar koymaz bile değil, eğer eğmez uykuya dalangillerdendim. sonra ne olduysa oldu, bazı geceler daha zor uyur hale geldim. ama kaderime razı gelmedim. internet’te, sağda solda epeyce aradım taradım, birtakım tavsiyeler, çareler buldum. deneyip işe yaradığını gördüklerimden belki siz de faydalanırsınız. * yemek saatlerini erken ve düzenli tutmak askeri bir düzenden bahsetmiyorum. ama genellikle aynı saat aralığında yemek kesinlikle uykuya dalmayı etkiliyor. mesela akşam yemeği için 8’den geçe kalmamak, daha geç yenecekse hafif yiyecekleri tercih etmek işe yarıyor. boş mideyle uyumak zor,…“iyi bir uyku için 6 öneri” yazısını okumaya devam et

nisan 2015’ten bu yana kapsül gardırop yapıyorum. 14 ay geçmiş. çıkış noktam courtney carver ve project 333’tü: yani her 3 ayda 1, sadece 33 parçadan oluşan bir gardırop hazırlamak. ben temkinli bir başlangıç yaptım ve ilk 2 ay (nisan ve mayıs) 2 ayrı 33 parçalık gardırop hazırladım. baktım hoşuma gitti, 3 aylık rutini benimsedim ve geçen yazdan bu yana aynı yöntemle devam ettim. tüm takılar, aksesuarlar, ayakkabılar ve çantalar dahil 33 parça.   kapsül deneyine girişmeden epey önce 2011’de bir başka deney yapmış, yukarıda saydığım tüm kategorilere…“kapsül gardırop: bir dönüşüm hikayesi” yazısını okumaya devam et

son dönemde patatesle aşk yaşıyorum. bu kapsamda yeni tarifler uydurmak icabediyor. soldaki tabakta bu çabalarımın eseri olan en nordik formatları görüyorsunuz. somon füme, haşlanmış yumurta ve hardallı patates salatası öğle yemeği için bir araya geliyorlar. low-carb açısından takdire şayan olmamakla birlikte düşük glutenli beslenenler için patates zararsız bir seçenek. bu tarifte sos bileşenlerinin oranını patateslerin sayısına göre ayarlamak gerekiyor ama genel olarak malzemeler ve gidişat şöyle: * bir kabın içinde 1-2 yemek kaşığı hardal, 2-3 yemek kaşığı mayonez, 1-2 yemek kaşığı elma sirkesi, bol bol…“low-carb’la günün içinden” yazısını okumaya devam et

orhan pamuk

bu sabah başladığım kırmızı saçlı kadın‘ı akşamüstü bitirdim. ve freelance hayatın en güzel yanlarından birinin, canınız istediğinde bütün gün kanepeye uzanıp kitap okuma lüksü olduğunu fark ettim bir kez daha. tıpkı eskiden, bitmek bilmeyen yaz günlerinde bir kitabın sayfalarında, günlerden ve saatlerden bihaber kaybolduğum gibi. orhan pamuk’ta beni hep geçmişe sürükleyen bir şeyler var. öyle ki, venedikli savaş esirlerinden de, takıntılı aşıklardan da, kuyucu çıraklarından da bahsetse aslında bana beni anlatıyormuş gibi okuyorum. ortak benliğimizi, ruhumuza işlemiş yaraları, şu hayatın sadece bize has yorumlarını işlediği…“orhan yine yapmışsın…” yazısını okumaya devam et

koşu tavsiyesi

veya koşmaya başlamak isteyenlere.   öncelikle şunu biliniz: bu yazı koşmayı sevmeyen biri tarafından yazılıyor. yani sabah olsa da ayakkabılarımı giyip yollara düşsem, mesela 2 saat boyunca hiç durmadan dere tepe koşsam ne güzel olur gibi bir düşüncem hiç olmadı, olacağa da benzemiyor. işe sağlık açısından yaklaşırsak (ki bu sadece bir bahane elbette, ama) kalbi 2 saat boyunca ha babam koşturup yormanın uzun vadede pek hayırlı olduğunu da düşünmüyorum. benim olayım interval traning. bu konuda daha önce de yazdıydım. dolayısıyla koşu hakkındaki yazıma, eğer siz de…“koşmak isteyenlere 8 tavsiye” yazısını okumaya devam et

kapsül zamanı geldi çattı ama kafamda deli sorular… öncelikle her 3 ayda bir kapsül yapmaktan biraz fenalık bastı sanırım. yanlış anlaşılmasın, sıkıntının sebebi 33 parçayla yaşamak değil. her 3 ayda bir bu konuya kafa yormak zorunda kalmak. dolayısıyla şöyle bir modifikasyona gitmek niyetindeyim: bundan böyle senede sadece 2 kapsül hazırlayacağım. sıcak havalar ve soğuk havalar kapsülleri. zira hem bu konuyla ilgili daha fazla mesai yapasım yok, hem de vakti zamanında posterleri ilkokul duvarlarımızı süsleyen 4 mevsimin yerinde epeydir yeller esiyor bence. kapsül gardırobun amacı -benim…“kapsül gardırop VII – haziran temmuz ağustos eylül” yazısını okumaya devam et

sevgili japon abla, 8 aydır radarımda olan ve muhabbetini çok sevdiğim adamla nihayet bir yemeğe çıkmak kısmet oldu. ancak bu dönem benim feminizmdi minimalizmdi derken bir kadın olarak erkek rahatlığına ulaşmayı hedeflediğim bir döneme denk geldi, yani o gün lise arkadaşımla buluşur gibi kotu tişörtü çekip, süse püse hiç girmeden gittim buluşmaya. sonuç: adam beni bir daha aramadı. sence beni çirkin mi bulmuştur? oysa ben ille de o modundayım! rumuz: cns sevgili cns kızım, evrensel bir yasayla başlayayım: biz kadınlar ne kadar feminist de olsak…“rumuz: cns” yazısını okumaya devam et

bu işe nasıl bulaştığımı hatırlamaya çalışarak başlamalıyım. tam bir sene önce füs, bir arkadaşıyla beraber göteborg’da bir yarı-maratona katıldığından, ortamın inanılmaz renkli ve eğlenceli olduğundan, bir de tabi o kadar km koşmaktan bacaklarının iptal olduğundan bahsetmişti. birkaç ay sonraya zıplayalım: isveççe dersi grubumuzla ”bu kadar ders yapıyoruz, bari hep beraber bi de isveç yapalım, ne kadar öğrenmişiz test edelim” sohbeti kapsamında aklıma bu maraton meselesi geldi. her seyahate ille de bir aktivite sokuşturmak tam benim tarzım, gitmişken bunu da koşalım dedim. hocamız elisabeth’in erkek kardeşi…“göteborg mu? koştum geldim!” yazısını okumaya devam et