 |
selanik food festival diye bir event varmış be yau! posteri çok tuttum. |
ertesi gün uğradığımız bir diğer lezzet durağı ise yine löplöpçüler’den okuduğumuz
hacı pastanesi oldu. bütün türk tatlıları oradaydı, biz en çok ekmek kadayıfı ve milföye bayıldık. kaymak da tek kelimeyle nefisti, aklımız çıktı…
 |
hacı naaptın? bütün vitrin türkçe. |
selanik kazan biz kepçe, köpeğimiz de yanımızda dolaştık da dolaştık. zaten ikinci günün sonunda yolları hemen öğreniyorsunuz. tarihe meraksız olduğumuzdan tek hedefimiz yemek-içmek ve yürümekti, öyle de yaptık. ikinci akşam selanik’in biraz dışında, kıyı şeridinde bulunan kalamaria semtine gittik.
hamodrakas‘ta denize sıfır bir masa bulduk ve deniz böceklerine yumulduk.
 |
daşlar daşlar… |
 |
mutlaka uğranılması gereken adres: dünya mutfaklarında var olan her türlü sosu, yağı, baharatı, şarküteri ürününü burada bulmak mümkün. bizim için mabed gibi bir yer oldu, dar koridorlarında saatlerce takıldık, doyamadık… |
 |
merkezde küçük bir çaycı dükkanı keşfettik, ahşap çay kutularına aşık olduk. |
selanik’te 2 gün bize yetti, 3. gün daha gitmeden hayran kaldığımız meteora’ya doğru yola çıktık. gayet sıradan bir coğrafi bölgede, sıra dışı bir coğrafi oluşum. kelime anlamı yunancada ‘gökte asılı kalan’ anlamına gelen meteora’da, yerden fırt diye bitivermiş gibi duran sarp kayaların tepesinde kurulu manastırlar var. nerdeyse bin yıl önce bölgeye gelen ortodoks keşişlerin inziva noktası olarak hizmet veren bu binaların tee o dönemlerde tee o kadar yükseğe nasıl olup da yapılabildiğine dair meraklanmamak elde değil.
 |
başı dumanlı dağlar ve meteora’dan bir kare |
 |
iris bizimle 500 basamak merdiven çıkıp manastırın bahçesinde takıldı.
kendi çapında hacı oldu diyebiliriz, artık adı aysel. |
meteora’dan hoş anılarla ayrıldık. selanik’e geri dönüp sıkı bir akşam yemeği yedik. bu arada yemek yediğimiz, kahvaltı, çay ya da içki için oturduğumuz her yerde mutlaka müessesenin ikramı bir şeyler geldi. yemek yediysek tatlı, içki içtiysek birkaç çeşit minik meze, çay-kahve için oturmuşsak mutlaka minik kurabiye ve tatlılar ikram edildi, hoşumuza gitti.
yalnız bütün selanik türk turistlere teslim vaziyetteydi, nerde otursak sağımız solumuz türklerle doluydu. selanikliler durumdan memnun. zaten türk olduğunuzu anlayınca herkes hemen muhabbete duruyor, zamanında selanik’e türkiye’den gelmiş olan akrabalarından bahsediyor. ölümüne kankayız havası var.
ertesi sabah dönüş yoluna düştük. ama yolu biraz uzatıp kavala üzerinden geçtik, zira aç açına seyahat olmaz! öğleyin vardığımız kavala’da güzelce deniz mahsüllerimizi yedik, mythos biralarımızı götürdük, ordan da yolun kalan kısmı için gaza bastık. kavala’yı pek matah bulmadık. selanik ne olsa dede toprağı filan, bi sempatisi var gözümüzde, ama kavala ruhsuz geldi. hani çok güzel, pek havalı bir yer olabilirmiş ama olamamış, topu positano’ya kaptırmış. kısmet.
 |
buyrunuz, kavala’da çekilebilecek en estetik kare. gerisi yeminlen çok sevimsiz. |
böylece bir seyahatimizin daha sonuna geldik. sırada selanik’e gidecekler için kompakt bilgiler köşesi var:
* imkanınız varsa arabayla gidin, birkaç şehri aynı tatilde gezebilirsiniz. sınırdan geçmek çok kolay – üstelik duty free mağazası da var, haberiniz olsun.
* ama şehirde park yeri konusu bir facia. kocaman caddelerde bile sağlı sollu 2 sıra park ediliyor. yani önce 1 sıra kaldırım dibine park etmiş, sonra ikinci sıra ilk sıranın çıkabileceği formatta aralıklı park etmiş şeklinde, evet çüş.
* biz kaldığımız evin çevresinde bulduğumuz yere park ettik, ikinci gün 80 euro’luk park cezası kağıdı bulduk ön camda. ama gidip ödemedik tabi, türküz lan biz! kimse de sormadı zaten. sürüyle özel parking var, parasını verip oralara takılmak mümkün.
* airbnb’den şaşmayın, çok asortik evler yok ama merkezde olması sizin için yeterli olacaktır.
* selanik kafeler ve restoranlarla tıka basa dolu. selanikliler hafta içi bile her gece dışarda. siz de bol bol dışarda yiyip için, fiyatlar uygun, porsiyonlar bizimkilere göre çok büyük, ikramlar da cabası.
* ilginiz varsa antikacılar sokağını mutlaka gezin, sedat ikinci dünya savaşı’ndan yadigar amerikan askeri kaskı ve alman pilot gözlüğü buldu!
* dükkanlar öğlen kapanıyor ama akşamüstü 5 gibi yeniden açılıyor, umutsuzluğa kapılmayın!
* dönerken sınırda bagaj kontrolü var. nasıl olsa arabayla gidiyoruz diye içkiye yüklenmeyin. biz 6-7 şişe şarap ve 2 ufak uzo’da kaldık. gerçi buz kutumuzda kalıp kalıp peynir vardı ama nedense bagajın genel hengamesi içinde şöyle bir ortam koklamaca yapıp gerisini kurcalamadılar. “uza var mı uzo?” şeklinde beyana dayalı bir kontrol yaptılar.
* belki de bizim şansımızdı ama iris’le nereye gitsek hoş karşılandık. kafelerin içine bile kabul ettiler, yemek yediğimiz yerlerde bir kap su getirip önüne koydular, sevip okşadılar. hayvan dostu selanik’e teşekkür ederiz!