yazarınız japon tembellik ederken, japonkedi’de konuk yazarımız var bugün! kurtlarla koşan kadınlar grubumuzdan sena, minimalizme dair harika bir yazı yazmış. ben de hepimizin kendinden bir şeyler bulması muhtemel bu içebakış yazısını büyük bir keyifle paylaşıyorum: 2016’dan beri – omg 5 yıl olmuş, ne çabuk geçiyor zaman- minimalist yaşamaya gayret ediyorum. Önce biraz arka planı anlatayım; bu divana uzanıyorduk değil mi mor olana, arkamdan saate bakmazsınız umarım 😒 Orta direk işçi sınıfından bir ailede büyüdüm ben, annem de ev hanımıydı. Şu an kulağa imkansız gelse de bir…“sahip olmak ya da olmamak*” yazısını okumaya devam et
sevgili kapsül dostları, sıcak havalar kapsülümü yaptım ama kaçırdığım wordpress güncellemeleri sağolsun, aylardır blog’a foto yükleyemiyorum. fotosuz kapsül yazısı meyvesiz ağaç gibi duracağından o konuyu öyle boynu bükük bıraktıydım. şimdi bıraktığım yerden alıp azıcık güncelleme yapayım. kapsüldeki temel kategoriler ve demirbaş parçalar aslında aynı: beyaz, siyah, gri, lacivert ve çizgili tişörtler pembe ve kırmızı merserizemsi örgü üstler (hatırladınız siz onları) kolsuz, ipek, daha bir dökümlü bluzlar ve ince koton gömlekler – renkler yine krem, beyaz, lacivert ve kırmızı beyaz kot, lacivert kot, zümrüt yeşili keten…“kapsülden ve hayattan haberler” yazısını okumaya devam et
ortalarda yokum ve içe döndüğüm bir dönemdeyim. yine de arayıp soran, mesaj ve yorum bırakmaya devam eden herkese, hiç tanışmadığımız halde bu kadar candan olduğunuz için nasıl teşekkür edebilirim bilmiyorum. bir yerlerde fark etmeden devasa bir sevap işlemiş olmalıyım ki böylesine içten okurlara layık görülmüşüm… ama hadi ortamın kasvetini biraz dağıtayım, benim de ihtiyacım var. aslında son derece keyifsiz bir günümde gittiğim hale’yle, nasıl oldu anlamadan adeta kişneyerek güldüğüm bir video çekimi yaptık. halecim elbette dünyanın en tontiş youtuber’ı olarak, koptuğumuz kısımları kesmiş ve son…“mini merhaba” yazısını okumaya devam et
normalde eylül ayında hazırladığım kapsülün ancak 9 kasım’da çekebildiğim fotolarını yüklemek ve yazıyı yazmak için vakit bulmak bile 17 kasım’a sarkabildiğine göre varın halimi siz düşünün kapsül dostları. ya da ben size 4 kelime ile özetleyeyim: analiz eğitimi beni bitirdi. boyum kadar okuma listem var – allahtan boyum 1.59 =p ama bu eğitimin yükünü ve etkilerini bir başka yazıya konu edeyim ve sizi bir an önce soğuk havalar kapsülümle tanıştırayım. bu kapsülün oluşum sürecindeki yegane motivasyon ‘daha az parçayla yapabilir miyim?’ sorusu oldu. zira bütün…“kapsül gardırop: sonbahar-kış 2018-19” yazısını okumaya devam et
dün akşam salı’nın yazısını yazamadan sızdım. neyse ki wordpress’te takvimle oynama seçeneği mevcut. çarşamba sabahından merhaba! istanbul’da yaşayanlar farkındadır, havalar bir anda soğudu. ben tabi halaylar. ama böyle giderse beyrut dönüşü soğuk havalar kapsülünü devreye almak gerekecek. zaten ekim gelmiş olacak. geçenlerde yeni yıla kadar alışveriş yapmayacağımı bildiren bir yazı yazmıştım. katılanların da desteğiyle geri sayım başladı. hurçta ne bulacağımı biliyorum ama bakalım süreç nasıl olacak. hazır konu açılmışken yaz kapsülümü de değerlendireyim: bolca beyaz tişört depolamak çok iyi bir fikirmiş. yaz hep onlarla geçti….“kapsüle doğru” yazısını okumaya devam et
yaa onu bunu bırakın da asıl ekonominin hali ne olacak gençler? burada içimize buhran ve panik üflemek için yazmıyorum tabi. sabit geliri son derece uyduruk düzeyde seyreden ve mütemadiyen dalgalı piyasada yaşayan bir freelancer olarak, ne gibi somut aksiyonlar alabiliriz, onu düşünelim diye yazıyorum. bugün müge ile kahvaltı ettik, sonra ona sweatshirt bakmak için birkaç dükkana girip çıktık. koskoca nişantaşı’nda hiçbir yerde matah bir şey bulamadık. tekstille ilişkimiz kopma noktasına gelmiş. onun sapı bunun çöpü derken bir şey alamaz olmuşuz, onu fark ettik. ki bence…“alışverişsiz birkaç ay” yazısını okumaya devam et
”minimalizm kafama çok yatıyor, kesinlikle hayat tarzı haline getirmek istiyorum. ancak bi konuda büyük bir açmaza giriyorum. ben neyin ne kadarının bana yeteceğini, neyin gerçekten ihtiyaç olup olmadığını anlayamıyorum. kaç çanta bana yeter, başka çantaya ihtiyacım var mı, ya da en kullanışlı ve kaliteli çantayı nasıl seçerim bunları bilemiyorum. böyle olunca da kafa karışıklığı ve yanlış kararlar, pişmanlıklar ve bazen özgüvensizlikler, suçluluk duyguları yaşıyorum. bir fikriniz var mı ne yapmalıyım?” – bahar bugünkü yazımı bir okur sorusunu cevaplamaya ayırıyorum. zira eminim sadece bahar’ın değil birçok…“nasıl minimalist olurum” yazısını okumaya devam et
bullet journal’ı yıllardır duyar ve geçerim, geçen hafta güneş bahsedince konuya daha kapsamlı bir şans vereyim dedim ve öncelikle onun yolladığı tanıtım videosunu izledim. aslında bu türden organizasyon ve takip sistemleri zihnimin işleyişine hiç yabancı değil. lakin sanırım 1- yapmam gereken o kadar çok şey yok, 2- daha verimli olmaya dair inancımı ciddi şekilde kaybetmişim. bende olay epeydir şu şekilde işliyor: hayatımın belli bir düzeni zaten var ama, benim amacım son dönemde hep belli bir kaosa alan tanımaya yönelik. anlık programlara ve son dakka önerilerine açık…“bullet journal (veya: nasıl daha organize bir insan olabilirim)” yazısını okumaya devam et
sevgili kapsül dostları, bu yazıyı normalde nisan’da yazmayı planlamıştım, haziran oldu. ama okuyunca göreceksiniz ki beklediğinize değmiş. önce bu bahar verdiğim en isabetli kararla başlayalım: zeynep tarhan muslu‘dan bireysel renk analizi seansı almak! nisan-mayıs döneminde haftada birkaç kez buluşup deep work konusunda işbirliği yaptığım sevgili arkadaşım ışıl bahsetti bu analiz meselesinden, ve anında kafama yattı. hemen birlikte randevu aldık. sanırım bu analiz hayatımın en doğru gardırop yatırımıydı. öyle ki tek pişmanlığım daha önce yaptırmamış olmak. zira biz ne kadar değiştirmeye çalışsak da doğal saç, göz ve…“kapsül gardırop: ilkbahar-yaz 2018” yazısını okumaya devam et
neden hayır diyemiyoruz? eminim bazı şeylere diyebiliyoruz. ama birçok şeye de diyemiyoruz. aslında hiç bayılmadığımız halde hayır diyemediğimiz, pek sevmediğimiz halde reddedemediğimiz, istemediğimiz halde hayatımızdan çıkaramadığımız bir şeyler mutlaka oluyor. hayır’ı kullanamadığımız insanlar ve durumlar farklı farklı olsa da, hepimizin kendini söylemediği hayır’lar için çimdiklemek istediği anlar var. peki ama neden? hayır’ın bizi en çok paniklettiği nokta sevilmeme kaygısı. sorsanız 24 saat sevgiyle beslendiğini iddia eden türk aile yapısının en çok da sevgiyi anlamamış olması. ‘beni sevsen yaparsın’, ‘gerçekten sevseydin ne demek istediğimi anlardın’, ‘anneyi…“hayır demenin hayrı” yazısını okumaya devam et
bir önceki yazıda söz vermiştim. konumuz: uzun vadeli hedeflerimize yönelik olarak gün bazında neler yapabiliriz? bu konu epeydir kafamı kısa kısa meşgul ediyor. ama bugün biraz daha derinleşelim istiyorum. önce şurdan başlayalım mesela, adeta zihnimize çivilenmiş olan meşhur verimlilik kavramından. iş hayatı ona tapıyor. patronlar donsuz çıkıyor, onsuz çıkmıyor. çalışanlar kendi değerine ona göre biçiyor. sırf bu kavram üzerinden ekmek yiyen nice danışman, eğitimci, app, web sitesi, kitap, dergi, podcast var. verimlilik bir endüstri olmuş, hepimize tepeden bakıyor. ne için verimli? burda durup şu soruyu sorsak mesela:…“verimlilik” yazısını okumaya devam et
1 aralık’tan beri instagram’a uğramıyorum. aslında her şey tamamen doğal bir şekilde gelişti. yani kesinlikle instagram’sızlık yoluna baş koymuş filan değildim. bir önceki yazıda bahsettiğim gezimiz sırasında sağa bak, sola bak, ay renkler, ay tipler, ay yemekler derken instagram’a girmek aklıma gelmedi. sonra istanbul’a geri döndük, bu sefer de bitirmem gereken işlere kapandım, instagram yine kaynadı. sonra baktım 2 hafta olmuş, eh 2 hafta uzak kalan 3 hafta da kalır diye düşündüm. ama inanın çok da düşünmedim, zira instagram’a bakma ihtiyacından o noktada sanırım kopmaya…“instagram’sızlık” yazısını okumaya devam et
sevgili kapsül dostları, istanbul’da uzun ve güzel bir sonbahar yaşadık. açık mavi kotumu, ceketlerimi ve renkli ince mantolarımı bol bol giyebildim. mutluyum. bundan sonrası gardırobun ağır işçilerine, yün komasına sokan, menopoz ateşi yakan parçalarına emanet. kış kapsülümden çok memnunum. fakat temmuz ayından beri hayatıma yeniden girip baş köşeye oturan tango (hem dersler hem de milonga’lar-tango geceleri) sebebiyle normalde ihtiyaç duymayacağım ihtiyaçlar gündeme geliyor. temmuz’dan bu yana, kapsüle dahil etmediğim -çünkü gündelik hayatta, ne iş ne de sosyalleşme amaçlı giymediğim- sadece tangoya özel bir gardırop oluştu:…“kış kapsülünden haberler” yazısını okumaya devam et
bugünkü yazımızda, blog’unu pek severek, anırarak ve koparak okuduğum başakito‘nun kapsül gardırop sorularına adım adım cevap vereceğim. zira kendisi hepimizin aklına takılabilecek çok pratik birtakım sorunlara parmak atmış. sanırım benim de bugüne dek pek detaylıca değinmediğim konular. başak diyor ki: ”Şimdi konsepti anladım. Toplam 35-40 parça olmak üzere en kullanışlı, randımanlı, kombinlemelik giysileri ayırıyoruz, okey! Teknik sorularım şunlar: 1- dolabı içinde sadece bu kapsül itemler kalacak şekilde konpile boşaltıyor muyuz?” ilk soruya cevap vermeden önce uzun ve fotolu bir açıklamayla başlayacağım: bendeniz estetik kaygılara sahip…“muhtelif kapsül gardırop sorularına cevaplar” yazısını okumaya devam et
first things first diyelim ve kapsül gardırobumuzla 11 ayın sultanı ekim’i karşılayalım. bence ayların ennn güzeli ekim. tam olarak hastalık havası şeklinde tarif edebileceğimiz oynak sıcaklıklara rağmen hem de. çünkü renkleri güzel. ben de bu kez ekim’den aldığım subliminal etkileri gardırobuma yansıtmaya çalıştım. aslında kapsül kafamda oluşmaya daha geçen kıştan başlamıştı. kış sonu indirimlerinden çok şahane 2-3 parça kapattım ve 6 aya kavuşmak hayaliyle naftaline kaldırdım. işte sonunda o beklenen an geldi. bu sonbahar-kış nasıl geçecek: çoğunlukla evden çalışarak, şehir içi ve dışındaki stk projelerimi…“kapsül gardırop: sonbahar-kış 2017-18” yazısını okumaya devam et