en sevdiğim yiyecekler listesinde, hatta sebzelerin liste başında domates var. gerçi kendisine meyve diyolla ama kusura bakmasınlar. karpuz ve basket topu ne kadar akrabaysa, domates ve armut da o kadar akraba bana göre. ege dönüşü mutfağımda kilo kilo domates ve devasa bir balkabağıyla başbaşa kaldım. (ki balkabağının ne olduğu konusu da tartışılabilir. ve ben onu da çok severim.) bütün bir çarşamba gününü kış hazırlıklarına adadım. önce domatesler rondodan geçirildi ve buzdolabı poşetlerine paylaştırılarak dipfrize atıldı. o arada balkabağı dilimleri tepsilere dizilip fırına verildi. evi nefis kokular…“domates (ve balkabağı)” yazısını okumaya devam et
biraz da lezzet diyelim mi blog dostları? tatlı patates ve keçi peynirli omlet almanya’da bira yanında sık sık tatlı patates kızartması yemenin bir sonucu olarak, tatlı patates yeniden gündemime girdi. dönüşte ilk iş markete uğrayıp bir tane aldım. aslında tadı hafiften balkabağını andırıyor, dolayısıyla patatesin yerini tam olarak alabilecek bir sebze diyemeyiz. ama denemelere başladım. arkası gelecek, o tatlı patates tariflerimdeki yerini bulacak. ilk ve en kolay denemeyi, tatlı patatesi keçi peyniriyle kombinleyerek yaptım. malzemeler: * 2 yumurta * 2 dilim tatlı patates * 2-3…“keçi peynirli 2 tarif” yazısını okumaya devam et
gavurun şu ”morning person” dediği insanlardan biriyim. özellikle yalnız olduğumda en morning person formatımda uyanıyorum. bütün gün evde çalışacak dahi olsam, içimde salak bir mutluluk, aklımda yapılacaklar listem, ama önce mutlaka: kahvaltı. bugün benim gibi kahvaltı düşkünleri için en sevdiğim (ve bence gayet de sağlıklı) kahvaltı seçeneklerinden bir derleme yaptım: – menemen, peynir, zeytin – patates, yumurta, dereotlu ve naneli yoğurt – simit, domates, zeytin – biberiyeli patates, yağda göz yumurta – avokado, çilek ve naneli salata – patatesli göz yumurta, peynir, domates – yumurtalı somonlu ekmek…“ay lav yu kahvaltı” yazısını okumaya devam et
panna cotta için malzemeler: 2 su bardağı soğuk süt 2 su bardağı krema 1/2 su bardağı toz şeker 2 tatlı kaşığı toz jelatin 1 adet çubuk vanilya sos için malzemeler: 200 gr çilek 1/4 su bardağı toz şeker 1 çorba kaşığı buğday nişastası 2 çorba kaşığı içme suyu italyan mutfağının en sevdiğim tatlısı bu. zaten benim için sütlü tatlıların kraliçeleri 1- panna cotta 2- özsüt’ün muhallebi kazandibisi. ilk kez 3-4 yaşlarımda, tatlı meraklısı annem eşliğinde, özsüt’ün izmir kemeraltı’ndaki düdük kadar dükkanında yediğimden beri başka yerden kazandibi…“çilek soslu panna cotta” yazısını okumaya devam et
son dönemde patatesle aşk yaşıyorum. bu kapsamda yeni tarifler uydurmak icabediyor. soldaki tabakta bu çabalarımın eseri olan en nordik formatları görüyorsunuz. somon füme, haşlanmış yumurta ve hardallı patates salatası öğle yemeği için bir araya geliyorlar. low-carb açısından takdire şayan olmamakla birlikte düşük glutenli beslenenler için patates zararsız bir seçenek. bu tarifte sos bileşenlerinin oranını patateslerin sayısına göre ayarlamak gerekiyor ama genel olarak malzemeler ve gidişat şöyle: * bir kabın içinde 1-2 yemek kaşığı hardal, 2-3 yemek kaşığı mayonez, 1-2 yemek kaşığı elma sirkesi, bol bol…“low-carb’la günün içinden” yazısını okumaya devam et
low-carb deyince yüzünü ekşitenlere aldırmayın. bu yola baş koyanlar için aslında acayip leziz seçenekler mevcut. yumurtayla aranız iyiyse zaten yaşadınız. ama yancılar da çeşit çeşit. buradaki 2 alternatife daha yakından bakalım: aslında tek farkları domuz bacon. sedat 3 dilimi sermiş, yer kalmadığından avokadosunu yanına almış. poşe yumurtaların üzerine ise holandez sosa üşenerek kendine özel bir sos hazırlamış: hardal, mayonez, elma sirkesi ve toz kırmızı biberden oluşuyor. ben tek dilim bacon’ın üzerine önce avokadoları sonra da yumurtalarımı kondurmuşum. siz elbette bacon’ı istediğiniz et ürünüyle değiştirebilirsiniz. arkadaki…“low-carb kahvaltı kombinasyonları: seç beğen al!” yazısını okumaya devam et
kinoalı domates çorbası malzemeler * yeni yeni çarşı-pazar ortamlarına düşen güzel, kırmızı domatesler * 2 dolu çorba kaşığı kinoa * taze fesleğen * bolca maydanoz * frenk soğanı * tuz, karabiber * tereyağı veya zeytinyağı yapılışı * domatesler doğrayıcıdan geçirilip püre halini getirilir * tencereye alınıp yağda ara sıra karıştırarak pişmeye bırakılır * kaynamaya başlayınca biraz da kaynar su eklenir ve (önceden yıkadığımız) kinoalar tencereye atılır * hepsi birlikte 10 dakika kadar kısık ateşte kapalı kapakla tıngırdatılır * son aşamada ince doğradığımız yeşillikler, tuz, karabiber…“low-carb: kinoayla deneysel çalışmalar” yazısını okumaya devam et
low-carb’a türkçe bir motto aransaydı ”yumurtaya can veren allahım”la müslüm gürses galip gelirdi. net. zira bu yolda ilerleyen dadaşlar için mutfakta olmazsa olmazların bir nümerosu yumurta. low-carb’da belli bir süreklilik ve bünyede alışkanlık yaratmak açısından ise özellikle güne low-carb başlamak önem arz ediyor. sabahtan ne yerseniz öğlene de oraya gidiyor kafa. bu bilgiler ışığında ise bütün oklar yumurtaya işaret ediyor. evdeki patatesleri tüketme programı çerçevesinde ben şimdilik 1 küçük patatesli omlet yapıyorum tereyağında. geçen gün değişiklik olsun diye evdeki yeşilliklerden de kattım içine: 1 yeşil…“low-carb: kahvaltı seçenekleri” yazısını okumaya devam et
sardalya + köz paprika + parmesanlı fasulye içinde debelendiğim çalışkanlık ve sorumluluk batağından sıyrılmama az kaldı dostlar. son revizyonları yaptığım, son talepleri cevapladığım, son istek parçalarını seslendirdiğim şu kasvetli günlerde, tünelin ucundaki ışık gibi göz kırpıyor mayıs ayı. reel sektörün şahsıma olan borçlarını tahsil edip bir süre sadece sefa süreceğim. plan bu. sefa modelimin ayrılmaz bir parçası ise bedeni dinlemek, bünyeyi yenilemek. kış modundan çıkıp silkelenmek ve kendime gelmek. hal böyleyken ilk girişimim de yeniden low-carb’cılığa meyletmek oldu bittabi. azar azar kesiyorum zehiri. önce makarna…“low-carb: nerde kalmıştık?” yazısını okumaya devam et
san francisco’yu tabanvay gezdikten sonra road trip faslı için sedat’ın bir heves aylar önceden kiraladığı camaro’yu teslim almaya gittik son gün. adam meğer kara şimşek’i kiralamış! benim naçizane önyargılarıma göre, bu arabaya istanbul’da binen kitle ya 18’ini yeni doldurmuş ultra ciks gencolar ya da andropozun dibine vurmuş amcalardan oluşuyor. ama california ortamında ne hava atılacak kadar havalı ne de belli bir kesimin tekeline girecek kadar pahalı olduğundan, bizde genellikle görgüsüzlük simgesi olan cabrio’lar orda oldukça sıradan ve sık rastlanan modeller. kelebek gibi uçup arı gibi…“macera dolu amerika – vol II: carmel – monterey – bIg sur – san luIs obIspo” yazısını okumaya devam et
lezzetsiz nimetler kategorisinin rakipsiz yıldızı avokadoyu lezzetli hale getiren tariflere daima açığım. mine sağolsun ilkbahar ve yaz aylarında sık sık uğradığımız soho house’da denediğim ve çok beğendiğim avokadolu poşe yumurta da işte böyle bir tarif. az malzemeli, çok basit ama bir o kadar da lezzetli. malzemeler * 1 küçük avokado * 1 dilim ekşi maya ekmek * sızma zeytinyağı * 2 yumurta * 1/2 çay bardağı sirke (elma/üzüm fark etmez) * tuz+karabiber+limon * varsa taze fesleğen veya taze soğan da yakışır * önce bir sos…“avokadolu ve poşe yumurtalı ekmek” yazısını okumaya devam et
merhaba mutfak dostları. aylar önce merakımdan aldığım ve dolaba kaldırdığım kinoa’yı son haftalarda birçok kez pişirdim. ve hiç pişman olmadım. bugüne kadar hep avokado salatasının içine koymuştum. bugün başka bir şekil uydurdum kendisine: kinoalı kısırımsı yaptım. malzemeler: 1 çay bardağı kinoa 3 adet köy biberi yarım demet maydanoz yarım demet nane yarım demet dereotu 1 kaşık acı biber salçası 1limonun suyu yarım çay bardağı zeytinyağı karabiber ve tuz * kinoayı pişirmekle başlıyoruz. ölçü 1’e 2. yani 1 bardak kinoa pişirmek için 2 bardak su gerekiyor….“modaya uydum: kinoalı kısır” yazısını okumaya devam et
bu hafta duygusal açıdan çok türbülanslı geçti. eşsiz-dostsuz-aşksız-heyecansız-hobisiz komşularımızın başımıza sardığı hezeyanlarla uğraştık. var gerçekten böyle bir kitle. onlar için en büyük uğraş apartmana kim girdi kim çıktı, ne oldu ne bitti, su parası kaç lira geldi vs. bazen haftalarca misafir ağırlamayan insanlar olarak nerdeyse bi orjiyle suçlanmadığımız kaldı. neyse, olayı kendi içimizde çözünceye kadar biz de biraz debelendik ama sonrasında hayata ve normale döndük. bu konuyu geçelim. dizimi bir doktora gösterdim, %90 menisküs değil dedi. geri kalan %10’luk ihtimal için mr hakkımı saklı tuttu….“yemek güncesi – 2. hafta” yazısını okumaya devam et
uzun zamandır yaptığım en falsosuz low-carb kahvaltı bu olsa gerek. son dönemde sabahları sık sık ekmek yedim. düşük glutenli de olsa ekmek sonuçta. ya da sabah kahvaltısını atlayıp direkt öğle yemeğine daldım. özellikle sabahtan halletmem gereken yazma işlerim olduğunda o düşünme süreci beni her türlü açlık hissinden alıkoyuyor, bunu fark ettim. yani işi layığıyla yetiştireyim de gerekirse kahvaltıyı öğlen 2’de de yapabilirim. kendime salim kafayla dışardan baktığımda kesinlikle böyle olmak istemem, ama en azından şimdilik böyleyim gibi görünüyor. bu durumun yarattığı psikolojik sıkışmışlık hissi bir…“low-carb kahvaltı” yazısını okumaya devam et
sabah kahvaltısı – 1 bardak limonlu ılık su– sahanda sucuklu yumurta– 1 küçük dilim bol tereyağlı düşük glutenli ekmek– 2 küçük pankek, bol kaymak ve az ayva reçeli– 2 fincan çay– su akşam yemeği – acılı ekşili kuru patlıcan dolması– yoğurt– zeytinyağı ve limonlu çiğ lahana ve taze nane salatası kuru patlıcan dolmasına bayılıyorum. birçok farklı tarif denedim, en güvendiğim bu. gerçi ben harcına sadece 1 çay bardağı basmati pirinci ekledim, pişirirken kemik kullanmadım ve sosuna toz şeker koymadım. 3 yerine 1 kuru soğan ve…“low carb – 20. gün” yazısını okumaya devam et