hakkında sözlük’te şöyle bir entry girilmiş, koptum!“kemalist olduğum için kullanmayacağım hede. elimde bayrağımla yayan yürüyeceğim.”   – tas plak

geçenlerde emre anlattı. ramazan’da bi gün dolmuşa binmiş, sanayi mahallesi’nde inecek. ve şoföre şöyle demiş: saray muhallebicisi’nde inecek var!aynı sohbette burak da şunu ekledi: bir seferinde -mekan yine dolmuş- karakolda inecek var yerine karakolda ayna var demiş kendisi.bütün bu konuşmalara sebep olan olayı ise bizzat sedat yaşattı bana: sinema gişesinde rezerve ettirdiği koltukları istemek için aynen şöyle dedi: bizim 2 kişilik revizyonumuz vardı… reklamcılara iyi davranın!

sevgili merope şu yazısında o kadar güzel anlatmış ki ben de konuyla ilgili birkaç şey yazmak için heveslendim. işin içinde altın var mıydı hatırlamıyorum ama geçmişte ben de annanesinin peşinden birçok ev gezmesine sürüklenmiş bir çocuğum. o yıllarda (okul öncesi diycem ama annem çalıştığı için ben nerdeyse dünyaya gözümü açtığımdan itibaren okula gittim) çocuklar için çok fazla atraksiyon yoktu malumunuz. ama ben de allah için uslu bir çocuktum. elime bir kutu boya kalemiyle bir A4’ü verdiler mi her yere gider, asla mızmızlık etmezdim. bu terbiyeli…“altın günü stratejimi açıklıyorum” yazısını okumaya devam et

geçenlerde öğle yemeğinden ajansa yeni dönmüştüm ki telefonuma bilmediğim bir numaradan şöyle bir mesaj geldi: murat mesajlarını gördüm sana dönmeye vaktim olmadı. muratçım bir de şu var ben hayatta en çok birisine zarar vermekten korkuyorum. resim göndererek seni zor durumda bırakmış olduğumu düşündüm. ben bazen yanılsam da insanları tanıyorum. sen çok iyi bir insansın. seni kesinlikle zor durumda bır- mesaj orda kesiliyordu ama kafamda cinler cirit atmaya başlamıştı bile! zaten mesajı ajans ortamında sesli okuyunca herkes pazartesi sendromundan bir anda silkelenip dışarı fırladı. “resmi bi…““insanları tanıyorum”” yazısını okumaya devam et

bradır can’ın türk kadını hakkındaki leziz açıklamaları… dannn!!! sevgili kızlar, kadınlar. elinin hamuru, evinin temizliği, kukusunun iffetiyle övünmeyi görev bilen bütün tc vatandaşı hanımlar. bir evin bi kızları, annesinin bidaneleri, kınalı kuzular, kadın değil bayanlar, gösterip de vermeyenler ve elbette ciddi düşünenler… dış temsilciliklerde fazla takılıp da türk kadınının sıcaklığına hasret kalan, koynunuzda bir tatlı huzur bulacağını uman en naif erkeklere, sizleri daha yakından etüd etmiş bir erkeğin şok edici yorumları bakınız nasıl… “nerdesin, kimlesin, kaçta gelcen? yine mi hulusi’yle maç seyredicen? yine mi şaduman’la içmeye…“türk kadınının sıcaklığı” yazısını okumaya devam et

izmir’den bol kahkahayla döndüm. meröp‘cüğümle gerçekleştirdiğimiz korsan buluşma ikimize de ilaç gibi geldi. gecenin sonunda buralar benden sorulur edasıyla hesabı ödeyip beni parasıyla satın almaya kalktıysa da para çekmeyi unuttuğu için başarılı olamadı. bir dahaki sefere artık cicim! irem’le ise başka meseleleri yatırdık masaya. irem’den daha az maaş aldığı pek aşikar olan bir iş arkadaşı her sabah ona simit getiriyor diye eksiklenen düşünceli arkadaşım, bana getirmesen de olur deyivermiş kıza. bunun üzerine kızın cevabı aynen şöyle: hiç öyle denir mi irem, yapılan iyilik reddedilir mi? senin erkek…“çanakkıranlar a.ş.” yazısını okumaya devam et

kasımpaşa’da sersem sepelek sosyal yardımlaşma binası’nı ararken belki biliyorlardır diye meydandaki züccaciyeciye girip sordum. içerdeki adam üşenmedi, benle birlikte dışarı çıkıp parmağıyla ileriyi işaret ederek aynen şu cümleyi kurdu: “bak ta şurda şanlı bayrak dalgalanıyor ya, işte orası…” kopmak için adamın dükkana geri girmesini bile bekleyemedim 🙂 ve evet, ne alakaysa sosyal yardımlaşma binasının önünde hakkaten de şanlı bayrak dalgalanmaktaydı…