sıcak havalar kapsül gardırobumu nisan başında yaptım, 3 gün sonra kış geri geldi, hemen 2 kazak çıkardım yine. bu yüzden beklemedeyim. yeni kapsülün fotolu ve kapsamlı tanıtım post’u için nisan sonunu bekliyorum. bu arada ufak tefek değişiklikler yapıyorum. nisan kapsül bakımından bir deneme süreci oldu. zaten merkür de götün götün bildiğiniz gibi… bu şartlar altında uzun vadeli planlar yapmak yaradana şirk koşmaktır. (din bilgime ne kadar güvendiğinizi bildiğim için iddialı yazdım.)
zorunlu işlerimi bitirdim sayılır. ‘hangi zorunlu iş?’ desenize! mart sonunda, hangi işleri kendime zorunlu gördüğümü uzun uzun düşündüğüm 1 gün geçirdim bologna’da. aslında 4 gün geçirdim de 1’inde tek başıma takıldım. çocuk kitapları fuarı için gitmiştim, 2 günün sonunda yeterli çocuk ve kitap dozunu aldığıma kanaat getirip 3. günü avarelik etmeye harcadım. sonuç 25.000 adım. pişman değilim. günü, paris’teki italyan ev arkadaşlarımdan birini 14 yıl sonra makamında habersizce ziyaret edip şoka sokma niyetiyle açmıştım. ama kendisini üni’deki odasında bulamayınca, ne yapacağıma karar vermek üzere hemen oracıktaki 11 settembre parkına oturdum ve olaylar gelişti. bir anda kalem kağıda sarıldım, çocukluğumda yapmayı sevdiğim şeyleri, o zaman hayalini kurduğum meslekleri listeledim, bu listedeki her bir maddenin nedenleri ve birbirleriyle ortak noktaları hakkında düşündüm, yazdım. sonra kalktım, yürüdüm de yürüdüm. orto botanico’da bir mola daha verdim. yani botanik bahçesinde. bugüne kadar gördüğüm en tırt, en kendi haline terkedilmiş gibi duran, ve sanırım tam da bu sebeple en düşünmeye elverişli botanik bahçesiydi. yine liste yapmaya oturdum. neyin peşindeyim, nelerden keyif alıyorum, alamet-i farikalarım neler? sonra yine düştüm sokaklara, istikamet basilica di santo stefano. yaktım bir mum. dileklerimi diledim. kalbimin en derininden. minik avluda oturdum, bulutsuz, masmavi göğü seyrettim. ayaklarımı da kaldırıp bin yıllık taşa koydum diye bir rahibeden ayar yedim. ama ayakları indirince de taşlar bacaklara bi soğuk bi soğuk. ya rahibe teyze, ha kıç ha ayak, demedim. kalktım yoluma gittim. son durak san domenico kilisesi. gün batımı yaklaşmış, ortam ıssız. bir tahta sıraya oturdum, kalemi kağıdı çıkardım, yardım meleklerimi listeledim – burada değilse nerede, değil mi ama! hayat boyu yanımda dostluğunu, dikkatini, şefkatini, desteğini hissettiğim insanları hatırlayıp yazdım tek tek. akşam ayaklar pert, ama yürek kuş gibi hafif, çocuk yazarları toplu yemek organizasyonumuza yollandım. gece 1’de de gündüz yerinde bulamadığım italyan arkadaşımla içmeye gittim. yine bir italyan evi klasiği: en son 2004’te görüştüğüm bir insanla, sanki dün ayrılmış gibi kucaklaşmak, saatlerce ortak arkadaşlardan ve anılardan bahsetmek, yıllar içinde nasıl değiştiğimizi ve değişmediğimizi fark etmek… ne tuhaf, bologna’ya tam 10 yıl sonra 2. defa gitmek kısmet olacakmış. söyleseler inanmazdım. harika bir 4 gün oldu. mazimdeki yeri sebebiyle adı hep yüreğimi titreten bu eski şehirde, yepyeni anılarım var artık. kendime ayırdığım o harika günüm, arkadaşım, fuar’da gördüklerim ve tülin’le sonu gelmeyen sohbetlerimiz sağolsun, ilhamlardan çelenk yaptırıp döndüm kendime ve istanbul’a.
dostluk üzerine düşünüyorum son günlerde, dostlarım üzerine. benim için ne kadar değerli, önemli, dönüştürücü, iyileştiriciler. iyi ki varlar. dostlarınızdan, sizi her halinizle bilen ve seven o bir avuç insandan sevginizi ve güzel sözlerinizi esirgemeyin. hatta hemen şu anda, hatırım için, en sevdiğiniz dostunuzu arayın -arayın, mesaj atmayın- ve ona deyin ki, benim için ne kadar değerli olduğunu söylemek için aradım. sadece bunun için…
canım aslı’cım, ne güzel oldu seninle buluşmak, ne kadar iyi geldi… bence bu daha başlangıç, meliha’yı da aramıza katacağımız çılgın buluşmaları iple çekiyorum!
ne güzel hayranım böyle dolabı geniş olup her istediğine çabuk erişen insanlara. ben kışın yazlıkları vakumlayıp bazanın içine koyuyorum yazınsa kışlıkları.yerim yok o yüzden bende mevsim ya kış ya da yaz:s vestiyerimsi dolapta kot ceket hırka bulundurabiliyorum o kadar :S
meltem’cim, dolap geniş desem yalan söylemiş olurum. fazla giysim olmadığından hepsi sadece 2 hurca sığıyor: yazlıklar ve kışlıklar. dolayısıyla çok fazla eşelemeye gerek kalmadan, son kaldırdıklarıma yeniden ulaşabiliyorum 😉 vakumlamak süper yöntem, iyi yapıyorsun. ben ikea’nın fermuarlı kutularını hurç olarak kullanıyorum ve güveye karşı kokusuz naftalin toplarıyla yetiniyorum. şimdilik bir sıkıntı olmadı bakalım, bu şekilde devam.
yazınızı bir çok açıdan size imrenerek okudum. ilk gerekçem ben iş yerinde masa başındayken sizin İtalya da dolaşıyor olmanız 😉 ikincisi aylardır yapmak istediğim gibi kendinizle baş başa kalmışsınız ve aklınızdan geçenleri en sevdiğim gibi kağıt kaleme dökmüşsünüz(dijital notları hiç sevemedim 🙁 ) ve en imrendiğim kısıma gelirsek, dostlarınız varmış. uzunca zaman önce bende sağlam dostlarım iyi arkadaşlarım var sanıyordum. ama geçen zaman yaşanan olaylar gösterdi ki çoook büyük kısmı hakkında maalesef yanılmışım. ama bu konuda sadece diğerlerini suçlamak istemem sanırım bende layıkıyla iyi bir dost ve arkadaş olamadım.sevgiler…
sevgili hülya, hayatımızın hangi noktasında hata yapmışız da kendimize yabancı bir şehirde 1 gün ayırmak lüks haline gelmiş, en çok bu sorunun peşine takılıp yürüdüm bologna’da. bu bakımdan yazdıklarını çok iyi anlıyorum.
dost konusunda şanslıymışım gibi gelebilir, ama buna şans dememek lazım. çünkü çok eski dostlarım olmasına rağmen bu konuda hep antenlerim açık, yeni insanlara açığım yani. burdan şuna gelicem: yeni dostlar edinmek için daima umut ve fırsat var =) enseyi karartma sakın!
Ege’cim yine müthişsin yaa ne kadar ilham verici bir yazı çok imrendim en çok imrendiğim nokta arayış sürecinin güzelliği diyeyim bilmem iyi ifade edebildim mi ama… sevgiler:)
çok iyi ifade edebildin eren, amaçsızca yola çıkıp yolun kendisinden cevaplara ulaşmak gibi oldu. bunun için de yabancı bir yerde olmak kolaylaştırıcı oluyor galiba. tanıdık gelmeyen yerlerde kim olduğumuzu görmek daha mı çabuk oluyor nedir?
Harika bir yazı olmuş… Ellerinize, dilinize, düşüncelerinize sağlık. Ben de dayanamayıp ilham kaynağı yaptım yazınızı 🙂 Kapsül postunu da heyecanla bekliyorum. Eski kapsül yazılarını karıştırmaktan cümlelerinizi ezberledim artık 🙂 Herkes gibi kendinize ayırdığınız o bir güne imrenmedim değil ancak çıkan sonucu düşününce nasibimizi aldık diye seviniyorum.
minimal anne, şimdi okudum, ne güzel bir yazı olmuş! çok teşekkür ederim. kapsül post’unu ay sonuna doğru yayınlarım. onu yazması kolay da foto çekimi vakit alıyor, o yüzden üşeniyorum biraz =p
dostluk bende de bir yaradır. eskisi gibi hissetmiyorum. dost olamıyor, bulamıyor veya tutamıyor gibiyim. düşünmek için güzel bir fırsat oldu. teşekkürler.
merhaba ebru, dostluk konusunda çoğunluğun dertli olması beni düşündürdü. sen de benzer bir yorumda bulunmuşsun. bu konuda daha detaylı bir yazı yazmak için fikir verdin bana, teşekkür ederim.
Biraz dramatik olacak ama beni Kölnde ziyaret etmen cok güzeldi; cok özeldi. Beenden sana selam olsun. Nice bulusmalara 👋
canım aslı’cım, ne güzel oldu seninle buluşmak, ne kadar iyi geldi… bence bu daha başlangıç, meliha’yı da aramıza katacağımız çılgın buluşmaları iple çekiyorum!
ne güzel hayranım böyle dolabı geniş olup her istediğine çabuk erişen insanlara. ben kışın yazlıkları vakumlayıp bazanın içine koyuyorum yazınsa kışlıkları.yerim yok o yüzden bende mevsim ya kış ya da yaz:s vestiyerimsi dolapta kot ceket hırka bulundurabiliyorum o kadar :S
meltem’cim, dolap geniş desem yalan söylemiş olurum. fazla giysim olmadığından hepsi sadece 2 hurca sığıyor: yazlıklar ve kışlıklar. dolayısıyla çok fazla eşelemeye gerek kalmadan, son kaldırdıklarıma yeniden ulaşabiliyorum 😉 vakumlamak süper yöntem, iyi yapıyorsun. ben ikea’nın fermuarlı kutularını hurç olarak kullanıyorum ve güveye karşı kokusuz naftalin toplarıyla yetiniyorum. şimdilik bir sıkıntı olmadı bakalım, bu şekilde devam.
yazınızı bir çok açıdan size imrenerek okudum. ilk gerekçem ben iş yerinde masa başındayken sizin İtalya da dolaşıyor olmanız 😉 ikincisi aylardır yapmak istediğim gibi kendinizle baş başa kalmışsınız ve aklınızdan geçenleri en sevdiğim gibi kağıt kaleme dökmüşsünüz(dijital notları hiç sevemedim 🙁 ) ve en imrendiğim kısıma gelirsek, dostlarınız varmış. uzunca zaman önce bende sağlam dostlarım iyi arkadaşlarım var sanıyordum. ama geçen zaman yaşanan olaylar gösterdi ki çoook büyük kısmı hakkında maalesef yanılmışım. ama bu konuda sadece diğerlerini suçlamak istemem sanırım bende layıkıyla iyi bir dost ve arkadaş olamadım.sevgiler…
sevgili hülya, hayatımızın hangi noktasında hata yapmışız da kendimize yabancı bir şehirde 1 gün ayırmak lüks haline gelmiş, en çok bu sorunun peşine takılıp yürüdüm bologna’da. bu bakımdan yazdıklarını çok iyi anlıyorum.
dost konusunda şanslıymışım gibi gelebilir, ama buna şans dememek lazım. çünkü çok eski dostlarım olmasına rağmen bu konuda hep antenlerim açık, yeni insanlara açığım yani. burdan şuna gelicem: yeni dostlar edinmek için daima umut ve fırsat var =) enseyi karartma sakın!
Ege’cim yine müthişsin yaa ne kadar ilham verici bir yazı çok imrendim en çok imrendiğim nokta arayış sürecinin güzelliği diyeyim bilmem iyi ifade edebildim mi ama… sevgiler:)
çok iyi ifade edebildin eren, amaçsızca yola çıkıp yolun kendisinden cevaplara ulaşmak gibi oldu. bunun için de yabancı bir yerde olmak kolaylaştırıcı oluyor galiba. tanıdık gelmeyen yerlerde kim olduğumuzu görmek daha mı çabuk oluyor nedir?
Harika bir yazı olmuş… Ellerinize, dilinize, düşüncelerinize sağlık. Ben de dayanamayıp ilham kaynağı yaptım yazınızı 🙂 Kapsül postunu da heyecanla bekliyorum. Eski kapsül yazılarını karıştırmaktan cümlelerinizi ezberledim artık 🙂 Herkes gibi kendinize ayırdığınız o bir güne imrenmedim değil ancak çıkan sonucu düşününce nasibimizi aldık diye seviniyorum.
minimal anne, şimdi okudum, ne güzel bir yazı olmuş! çok teşekkür ederim. kapsül post’unu ay sonuna doğru yayınlarım. onu yazması kolay da foto çekimi vakit alıyor, o yüzden üşeniyorum biraz =p
dostluk bende de bir yaradır. eskisi gibi hissetmiyorum. dost olamıyor, bulamıyor veya tutamıyor gibiyim. düşünmek için güzel bir fırsat oldu. teşekkürler.
merhaba ebru, dostluk konusunda çoğunluğun dertli olması beni düşündürdü. sen de benzer bir yorumda bulunmuşsun. bu konuda daha detaylı bir yazı yazmak için fikir verdin bana, teşekkür ederim.