nisan ayını 33 parçayla geçirme deneyim dün gece itibariyle sona erdi. sonuçlar güzel. 33 parçamdan sadece bir kez sapmak zorunda kaldım, o da kutlu doğum etkinliklerim kapsamında sedat’la sarıgerme’ye tatile gittiğimiz 3 gün içindi. haliyle bikini, pareo, keten pantolon ve birkenstock dörtlüsünü bazanın derinliklerinden bulup çıkarmam ve kullanmam gerekti. ama bunu saymıyorum. çünkü tatil dışında kapsül gardrobumla mutlu mesut yuvarlandım gittim.
avantajları çok:
* giyinmek gerçekten 3 dakika bile almıyor. seçenekler o kadar belli, sınırlı ve ortada ki, kafa karışıklığı bir opsiyon değil!
* nisan’ın büyük bölümü nisan gibi değil, kışlık 1-2 parçayı dahil ettiğim için kendimi tebrik ettiğim 8-10 derecelerde geçti. ama sınırlı kışlık seçeneğe rağmen bir sorun yaşamadım. hepsini yeni kombinlerde kullanmanın yollarını düşünmem gerekti ve iyi de oldu.
* keşke seçmiş olsaydım da giyebilseydim diye hayıflandığım bir giysi olmadı. özetle 33 parçam dışındaki giysilerin eksikliğini hissetmedim bile. tabi bunda diğer bütün giysilerimi ortadan kaldırmış olmamın da etkisi vardır mutlaka. gözden ırak, gönülden ırak diye boşuna dememişler.
* sıkıcı ve kendini fazlaca tekrar eder bir şekilde mi giyinmek zorunda kalacağım acaba diye merak ediyordum başlangıçta. ama hissiyatım o yönde olmadı. bilakis sınırlı parçayla daha yaratıcı olabildiğimi düşündüm çoğu kez.
* daha az çamaşır, daha az ütü!
dezavantajları var mı:
* özellikle tek bir seçeneğin olduğu kategorilerde, o tek parçanın başına bir iş gelmesi can sıkıcı olabiliyor. mesela güneş gözlüğümün kenarı kırılmış, tatile gittiğimizde fark ettim. yine taktım tabi, ne olacak sonuçta. ama kar serpiştirdiği gün kışlık paltomun başına bir şey gelseydi, durum daha vahim olabilirdi. dün de kolyemin zinciri gömleğimin düğmesine takılıp koptu mesela. durun ya, merkür mü gerileyecek yine?! bu kadar kırık-çıkık durduk yerde olamaz.
* seçenekler sınırlı olduğundan düzenli bir şekilde çamaşır yıkamak/ütülemek gerekiyor. yani 6 tişörtle havanın üst üste sıcak gittiği -en fazla- 7-8 günü idare edebilir insan. o da temiz pak, dikkatli, az terleyen bir insansa… nisan serin geçtiğinden ben böyle bir sıkıntı yaşamadım aslında, ama sıcak mevsimlerde risk var.
dersler neler:
* daha kalabalık bir gardropta elimin çok sık gitmeyeceği parçaları tedavüle sokmak durumunda kaldım. ama sonuç iyi oldu. sınırlı parçayı daha verimli kullandığımı fark ettim.
* hiç kullanmadığım tek şey kırmızı süet çanta oldu. ilginç. taba çanta da ufak bir şey, ama sapı daha sağlam olduğundan içine istediğimi doldurabiliyorum. sanırım sebebi bu.
* alışveriş isteğinde gözle görülür azalma yaşadım. zaten her şeyim var duygusu acayip bir şey! daha acayip olansa bu duygunun tam da sadece 33 parçayla yaşarken hissedilmesi.
* ileriye dönük, planlı ve programlı alışverişler yaptım. seçtiğim 33 parçayla her gün yaşadığım birlikteliğin ışığında, yazın nasıl giyinmek istediğimi de düşünme fırsatım oldu. nelerle rahat ediyorum, neleri kendime yakıştırıyorum, ne tür giysileri daha kolay kombinliyorum… sınırlı sayıda giysiyle bu sorulara cevap bulmak çok daha basit oluyormuş. insan ne istediğini, ne aradığını tam olarak bilince, bu tanıma uymayan her şey otomatikman ilgi alanının dışında kalıyor. tek kelimeyle sağlıklı! hem ruhsal hem finansal açıdan.
Hmmm.
Kurumsal şirkette çalışmasam ben de yapardım.
Zaten her kıyafet siyah ve sanırım ben zaten bu işi ofisteyken yapıyorum. Ne giyeceğim diye düşünmek ne büyük bir zaman kaybı, değil mi?
Bu yazın bana baya bir ilham verdi yine, deneyebilirim sanirim:)
ben şansıma hep kot pantolonun üniforma kabul edildiği laubali ortamlarda çalıştım. gardropta ne varsa işe de giyebilirim diye düşünüyor insan. ama sınırlar olmayınca karar vermek de zorlaşıyor. dediğin gibi kurumsal dünyanın içinde siyahları çekip 25-30 parçayla idare etmek daha bile kolay olabilir. ne giyeceğini düşünmek hem vakit kaybı hem de ciddi bir stres kaynağı. eksik olsun!
dene valla eren! ben de bugün mayıs kapsülünü hazırladım. yazısını da yazıcam birazdan. kesinlikle kafa açıcı bir deney oldu benim için, tavsiye ederim. ayrıca 33 parçayla ilgili farklı yaklaşımlar da mümkün diye düşündüm bu süreçte, onları da anlatıcam 😉