sevgili kapsül dostları, bu yazıyı normalde nisan’da yazmayı planlamıştım, haziran oldu. ama okuyunca göreceksiniz ki beklediğinize değmiş.
önce bu bahar verdiğim en isabetli kararla başlayalım: zeynep tarhan muslu‘dan bireysel renk analizi seansı almak! nisan-mayıs döneminde haftada birkaç kez buluşup deep work konusunda işbirliği yaptığım sevgili arkadaşım ışıl bahsetti bu analiz meselesinden, ve anında kafama yattı. hemen birlikte randevu aldık. sanırım bu analiz hayatımın en doğru gardırop yatırımıydı. öyle ki tek pişmanlığım daha önce yaptırmamış olmak. zira biz ne kadar değiştirmeye çalışsak da doğal saç, göz ve cilt rengimiz belli olduğundan sadece bir kez yaptırmak yeterli.
seans boyunca cildinizi en genç, sağlıklı ve kusursuz gösteren renk tonlarını teker teker, deneye deneye görüyorsunuz. tabi bu renklere ve tonlara bakarken kişisel beğeni butonunuzu devre dışı bırakmanız ve objektif olmanız gerekiyor. misal zaten hiç giymediğim bir renk olan turuncuyu ille de hayatımda istiyorsam en fazla koltukta yastık yüzü filan olarak kullanmaya razı gelebilmeliyim ki, cildimde hiç de iyi durmadığı gerçeğiyle barışayım. benim için bu kategoriye düşen renk yağ yeşili oldu. ben onu seviyorum ama o beni hiç sevmiyormuş dostlar. tevekkeli giyince giydiğimi beğeniyor ama kendimi bi beğenmiyordum.
aslında gündüz iyi ışık alan bir ortamda önce bir tabaka altın rengi kartonu/kumaşı, daha sonra da gümüş rengini çenenizin/yüzünüzün altına koyarsanız, oluşan yansımadan hangi tonlara daha yakın olduğunuz da şıp diye ortaya çıkıveriyor. altını alttan benim yüzüme dayayınca, cildimi ‘hasta mısın?’ diye sorduracak derecede kötü ve lekeli gösterdi mesela. oysa getir gümüşü, gelsin pürüzsüz bir cilt, gelsin sağlık, gelsin güzellik. bu ve benzeri birtakım denemeler sonucu benim net bir şekilde clear cool / bright winter kadını olduğum ortaya çıktı. yani: saç/kaş/göz rengim ve cilt rengim arasında çok bariz bir kontrast var. sonuç olarak soğuk renklerde giyinmem gerektiğini öğrendim. cildimi baygın gösteren pastellerle vedalaşmam gerekiyormuş, ve mücevher tonları (zümrüt yeşili, bordo, mürdüm, lacivert vs) koyu ama soğuk renkler olarak benim renklerimmiş.

öte yandan çeşit çeşit kırmızılar, barbie pembesi ve royal mavi de caizmiş. siyah ve beyazı birlikte giydiğimde sıkıcı veya soluk olmuyor, bilakis çok şahane taşıyormuşum. (bkz. 38 yaşında gelen ve oha dedirten bilgiler) siyah, beyaz ve griyi istediğim kadar giyebilir, monotonluğu kırmak içinse yukarda bahsettiğim çarpıcı renklerden aksesuarlar seçebilirmişim: fuşya clutch mı isterim artık, mavi kemer mi, mor fular mı =) bir de benim asla ve kat’a menemen gibi karışık desenli şeyler giymemem gerekiyormuş, yoksa kayboluyormuşum. zira bright winter netlik demekmiş canlar. hem bedeni saran, omuzlara ve bele tam oturan net kesimler, hem de uzaktan bakıldığında bile içindeki renkleri tek tek ayırt edebildiğim türden desenler demekmiş. yani çizgiler, puantiyeler, iri çiçekler, geometrik desenler, velhasıl ne idüğü belirli şekiller. açık renk olarak da sanki beyazın içine azıcık renk atılmış gibi duran buzlu tonlardan gitmem lazımmış. turuncular ve kahve tonları ise uzak durmam gereken renklermiş.

buraya 1,5 saatin tamamını yazmam mümkün değil ama özetle temel bilgiler bunlar. zihnime tek tek kaydedip eve gider gitmez bütün giysilerime bu gözle bir daha baktım elbette. neyse ki genel olarak gardırobum bana yakıştığı ortaya çıkan renklerden, desenlerden ve kesimlerden uzak sayılmazdı. çok sevdiğim ama giyince içime sinmediği için hakkını veremediğim birkaç parçayla hemen oracıkta, gözüm hiç arkada kalmadan vedalaştım. yeni bir yazlık pantolon alacaktım, gittim massimo dutti’de beğendiğim zümrüt yeşili keten pantolonu aldım. yargıcı indiriminden (kış kapsülü için) desensiz lacivert bir fular aldım. zara’dan yine lacivert keten bir üst aldım. özetle alacaklarımı renk paletime göre seçtim ve çok daha bilinçli alışverişler yapmış oldum.
son kapsülle ilgili şikayetim: aslında şikayetim kapsüle değil bazı markalara. gittim yine massimo dutti’den pantolon aldım ama bence bu marka kalitesini bozdu. kış kapsülünde kullandığım birkaç parçadan hiç memnun kalmadım. çok kısa sürede deforme oldular veya delindiler. massimo’ya olan güvenim ciddi şekilde sarsıldı. o kadar para veriyorum yine deliniyor yine deliniyor dellenmesiyle bundan sonra özellikle basic parçalar konusundaki düsturumu değiştiriyorum: zara’dan veya h&m’den 19.90’lık tişörtleri alıp alıp geçicem. yamulanı yer bezi yapıcam. yoksa pahalısı da bir ucuzu da bir. topshop gitti gideli bana başka türlü rahat huzur yok, anladım.
bu yaz nasıl geçecek: bu yaz gündüzleri yazıp çizip okuyarak, akşamları evde, dostlarla veya danslarla geçecek. arada da birkaç seyahat var. tango, erken bulup erken kaybedip geçen yaz yeniden bulduğum hobim, meditasyonum, kendimi kaybetme ve bulma vesilem, iyi ki yine hayatımda. üstelik yavaş yavaş çeşitlenerek kendi kapsülünü yaratıyor. tango dışındaki rutin sosyal hayattaki yegane hedefim ise en hafif, en rahat giysiler.
işte ilkbahar-yaz kapsülünün toplu fotosu. altlar, üstler, ayakkabılar, çantalar ve kemer dahil toplam 40 parça. adım adım ilerleyelim ve detaylara bakalım.
ceketler ve trençkot (4 parça)
6 ayın 4’ünde elimi sürmesem de 2 ayında ihtiyaç duyulan sadık ceket kategorim. aynen bildiğiniz gibi devam.
gömlekler ve bluzlar (10 parça)
burada 2 yenilik var. flamingolu kolsuz gömlek dicot’un hediyesi, lacivert kısa kollu düz keten bluz da benim kendime hediyem. ikisi de mango’dan. uzun kollu gömlekler daha çok serin havalarda giyildi. ama sonuçta bu 6 aylık bir kapsül olduğundan şu günlerde giymesem de göreve hazır oldukları için aramızdalar.
tişörtler (10 parça)
bu kategoride yamulan arkadaşlar itinayla yenilendi. soldaki lacivert parça aslen royal mavi olup sırtı bantlı pek hoş bir model. burda biraz ezik çıkmış. ama havalı aslında. yazın en joker parçası bence beyaz tişört. her şeyle gider, her yere gider. o yüzden 4 adet beyaz tişört depoladım.
gömlek, bluz ve tişört kategorisinde acayip bir yoğunluk var, bilmem dikkat ettiniz mi. benim gözüme çok fazla göründü. ama leş sıcaklardaki (çok hızlı) giy-çıkar döngüsünü hesaba katınca eleme yapmak istemedim. bakalım sezon sonunda ne gibi çıkarımlarım olacak. hangileri daha sık giyilecek, hangileri boynu bükük kalacak?
pantolonlar ve kemer (5 parça)
yeni yeşil keten pantolonumla aşk yaşıyorum. diğerleri bildiğiniz gibi. hele kemer artık müzelik.
ince kazak/sweatshirt (2 parça)
kıştan yadigar pembeyi bu kapsüle de ekledim, ağustos’ta almanya planımız var. ayrıca vakitsiz soğuklar olursa diye bir şeyler bulundurmak istedim. cart kırmızı ince kazağı da ayıla bayıla almıştım ilkbaharda. artık havalar epeyce bunaltıcı olduğundan pek giyemiyorum ama kalp kalp kalp. zaten son derece benim rengimmiş. (ay renk analizine giderken en büyük endişem kırmızının yasaklı çıkmasıydı canlar! en çok da bu kazağa vurulduğum için.)
etek (2 parça)
aslında tango için alıp giydiğim bu 2 etek o kadar tiril tiril parçalar ki arada tango dışında da giyebilirim gibi geldiğinden kapsüle dahil ettim. arkadaki düz siyah. öndeki tropikal desenli lacivert.
çantalar (3 parça)
burda da eskilerle devam: taba deri ve kırmızı süet. beyaz canvas çantayı kışın paris’ten almıştım. o gün bugündür hizmette. yaza da son derece uygun olduğundan hizmetleri devam edecek.
ayakkabılar (4 parça)
2 eski 2 yeniyle yola devam. lacivert loafer’lar her şeyle gidiyor. hem rahat hem ciddi. özellikle üni’ye çok sık giydim. bordo toms’lar emekliye ayrılan eski siyah toms’ların yerine biraz renk getirmek amaçlı. hem madem bordo da benim rengimmiş, giyelim bakalım.
Egeeee, yazin tabii ki bir harika. Ben de sanirim soguk kis tipi oldugumdan (?? ne dersin ??) renk portföyünü sipsak kendime uygulamayi düsünüyorum.
Ama ben “Agustosta Almanya plani var.” kisminda takildim kaldim. Bu taraflara ugramayi düsünüyor musunuz? Bak bu sefer, gezelim tozalim altini üstüne getirelim buralarin, tamam mi? öyle eve tikilmak yok. O müze benim, su cafe senin gezelim 🙂
Sevgiler
Asli
aslı’cım bence de clear cool sister olabiliriz! bu renkleri bol ışık alan bi yerde deneyip yüzündeki değişimleri incelemeni tavsiye ederim. (tabi o esnada başka renkleri/tonları de denemen lazım ki farkı görebilesin.)
bu seferki almanya planımız kara orman road trip. nerde başlıyor nerde bitiyor tam hakim değilim şu an konuya. daha detayına bakmadık. size yakın bir yerden geçeceksek mutlaka haber ederim. ama 2 çift gidiyoruz, o bakımdan ekipten kopuk hareket etmek biraz zor olabilir. haberleşiriz bu konuyu!
Egecim ne güzel, kara orman bölgesi sahane; iyi gezmeler! Yolunuz buralara düserse topla arkadaslarini getir. Bir sorun falan olursa da ara, tamam?
Biz eylülde iki hafta Özder / Izmirdeyiz. Eger oralardaysan görüselim.
Öpüyorum
PS. bundan sonra sms göndereyim milleti baydim özel mesajlarimla- pardon 😉
Güzel görünüyor bu kapsül. Renkli ve canlı.
Şu renk işine ben de mi baktirsam?! Elim hep krem ve griye gidiyor..
J-can =) yarın arayacağım. zira tebrikler hazırladım sana! gerçi geç bile kaldım, biliyorum. life happened bacım.
renk işini kesinlikle tavsiye ederim. bunu bahane edip gelsen ve görüşsek hatta, negzel olur!
Renk analizini hep merak etmiştim. Çok aklıma yattı. Yakın vade planlarım arasına aldım. (Siteye direkt girince yazın görünüp kayboluyordu. Direkt linkten geldim oldu:) )
cepten girince son yazıları göstermeyen bir bug’ım var, çözemedim gitti hale’cim. neyse ki link’ten bulmuşsun.
renk analizini çok seveceğinden eminim. yanına bi kanka bulur bulmaz dene mutlaka!
Oley bu yazıyı uzun zamandır bekliyordum!
Kahve yasak demişsiniz ama sanki orta sıra en altta var gibi?
Bi de seçenekler çok değil mi, hemen her renk var gibi geldi bana, yanılıyorum değil mi?
pelin merhaba, kahve yasak ama benim hiçbir kahverengi/taba aksesuarım (kemer, birken’ler ve deri çanta) büyük veya gösterişli parçalar olmadığından onlarla vedalaşmaya gerek duymadım. artı, gerçek deriye en çok yakıştırdığım tonlar kahve/taba tonlarıdır. komple vazgeçeceğimi hiç sanmıyorum. fakat bu aksesuarları ayrı tutarsak, kahve tonlarında giysim yok. belki fotolarda renkler net anlaşılmıyordur. hava çok bulutluydu dün.
seçenekler derken renk kartelasını mı yoksa benim kapsüldeki giysileri mi kastettin bilemedim. kartelayı kastediyorsan, kesinlikle çok sınırlı aslında! diğer renk kartelalarını gösterebilseydim farklar çok bariz olurdu. tamamen sıcak sonbahar tonlarında, uçuk pastel tonlarda veya çılgın neon tonlarda renk grupları da var. zaten herkes her rengi giyebiliyor, ama her renk ailesinin belli tonlarını daha güzel taşıyor. bu bakımdan kimseye ‘mavi giyme’ diye bir sonuç çıkması ihtimali yok. ama kimine buz mavisi yakışırken kimine turkuaz iyi gidiyor. renk analizinin sonucunda tam da bu türden detaylar ortaya çıkıyor.
benim kapsülde çok fazla renk seçeneği var mı, bilemiyorum. bana yetiyor diyelim. yakıştığını öğrendiğim halde gidip de mosmor bir giysi almam mesela. moru sevmem. (mürdüm ok). benim kapsüllerde daha çok mavi/lacivert tonları, kırmızılar, beyazlar ve yeşiller başrolü paylaşmaya devam edecek gibi geliyor bana.
Evet yazdıktan sonra tekrar düşünürken aslında tonların mesele olduğunu anlamıştım 🙂
Ama giysilerde değil kartelada orta sıra en sonda kahverengi varmış gibi gelmişti bana, diğer sorum ondandı. Ben de kesinlikle deriye kahve tonlarını yakıştırırım. Bu renk şifresi güzel bir açılım oldu, ben de pinterestte bakardım renklerle ilgili paylaşımlara ama birbirlerine uyumu açısından. Kendime yakışan nedir bilmiyorum, öğrenmek güzel olur 🙂 Sevgiler.
ah şimdi anladım soruyu, çok pardon! evet, kartela orta sırada aşağılardaki o renk epey koyu bir kahve gibi duruyor ama aslında koyu bi mürdüm tonu. foto yanıltıcı olmuş.
renk şifresi kısa ve tek seferlik ama sonuçları/etkileri bakımında uzun vadeli ve çok hesaplı bir yatırım. sevgiler =)
Şu kapsül olayı okuyup okuyup uygulayamadığım bir şey yahu; gerçi koda dolap içinde hep aynı şeyleri giyerek minik bir kapsülle yaşıyorum ama neyse… belki bir gün diyorum:) basic tişörtler için de iamnotbasic’i tavsiye ederim, ben oldukça memnunum.bir bakın isterim:) http://www.iamnotbasic.com
merve çok teşekkürler, siteye hemen baktım. ilk ihtiyaç anında deneyeceğim 😉
zaten sınırlı parçayla idare edebiliyorsan kapsüle kasma bence!
Ne tatlı bir sürpriz bu!
Geçen gün okuyup da bana seansa gelen sevgili Esra’dan öğrendim böyle bir yazı kaleme aldığını:) Yarım saatlik seansı sünger gibi alıp minimalist hayatına şıp diye adapte etmeni ayakta alkışlıyorum.
Bu yazın benim için iki sebepten ötürü çok çok değerli;
1. Habersiz ve çok sürprizli:)
2. Yolumu renklere getiren konunun kendisi zaten başlı başına minimalizm. Yani “renklerle sadeleşmek” ama keyifle sadeleşmek:)
İyi ki yolun Renk Şifresi’nden geçti, teşekkür ederim bu güzel yazı için.
P.S: Bu sezon pazar filesi moda oldu:) Bence bu minimalist gardroba, fast fashion markaların 200-300 TL’ye (!) sattığı pazar filelerinin 10 TL’lik -yani çok daha cool olan- versiyonundan da ekleyebilirsin:)
zeynep! seni burada görmek beni çok mutlu etti =D
biz o gün zaten 2 kişiydik, zaman da dardı diye minimalist sohbetlere hiç girmemiştim. demek soğuk renkler dışında böyle bir ortak noktamız daha varmış, harika!
benim o kısa seansı gardıroba hemen adapte edebilmemin en önemli sırrı, senin her soruya renklerle cevap veren net ve etkili tarzın bence, çok teşekkür ederim tekrardan.
ps: clear cool pazar filesi bulursam atlayacağım 😉
yüzümde bb krem etkisi yapan rengi bulmak isterim ama istanbul’da değilim. şimdilik griden, kahveden kaçmaya çalışıyorum. çok şanslısın. güle güle giy.
ebru merhaba, aslında iyi ışık alan bir ortamda, makyajsız yüzle renkleri deneyerek de bir fikir edinebilirsin. çok sevgiler!
Harika bir yazı Ege’cim, bayılarak okudum, kapsül parçaları da her zamnaki gibi şahane..:)
teşekkürler eren, renk analizi yaradı bana bence 😉
merhabalar,
hangi rengin yakışacağı meselesine ben de fazlaca takmış vaziyetteyim. genelde arkadaşlardan aldığım reaksiyonlara göre kıyafet renklerimi düzenliyorum. beyaz giydiğimde “aa çok yakışmış” diyen kişi sayısı 63748 olunca ben de kendimi beyaza verdim:) kapsül gardırop meselesinie uygulamak için faydalı bir yazı olmuş. sadece h&m ve zara’dan tişört almak isteyen herkese “the true cost” belgeselini izlemesini öneririm..
sevgiler olsun.
çok çarpıcı bir belgeseldi, adını burada geçirmek iyi olmuş, çok sağolasın pınar!
ama geldiğimiz noktada, pahalı alternatifler bile kalitesiz çıkmaya başladığından kendimi bu alanda az buçuk çaresiz hissediyorum ben.